Latince adı ‘Hypericum perforatum’ olan Kantaron, kantarongiller familyasındandır. Hemen hemen dünyanın her yerinde yetişen bir bitkidir. Anavatanı Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya’dır. Ülkemizde hemen hemen her bölgede yaygın olarak yetişmektedir. Bazı bölgelerde sarı kantaron, kılıç otu, mayasıl otu, yara otu isimleriyle de bilinir. Temmuz ayından Eylül ayına kadar parlak yıldız şeklinde sarı çiçekler açan çokyıllık otsu bir bitkidir.
Kantaron bitkisinden; kantaron çayı, kantaron yağı, kantaron tentürü, kantaron şurubu ve kremi üretilir.
[1] Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi_Prof. Dr. Turhan Baytop_(s243)
Latince adı ‘Berberis Vulgaris’ olan Kadıntuzluğu, kadıntuzluğugiller familyasındandır. Anavatanı Kuzey Afrika’dır. Kafkasya’dan Avrupa’ya kadar geniş bir alanda yetişir. Ülkemizde İstanbul ve Trakya’da, değişik bir türü de Doğu Karadeniz bölgesinde yetişir. Yeşil ve kenarları testereyi andıran dişli yapraklara sahiptir. Soğuk, mutedil iklimleri sever. Dört mevsim yemyeşildir. Mayıs ve Haziran ayları arasında sarı renkli güzel kokulu çiçekler açan çalı görünümünde çokyıllık bir bitkidir.
Bazı yörelerde Diken üzümü, Karamuk, Sarıçalı, Çobantuzluğu, Ekşimen, Garamık, Zibike, Çoban ekmeği, Tavşan ekmeği isimleriyle de bilinir. Kökü acı, yaprakları ve meyvesi ekşimsi tattadır. Osmanlı mutfağında kadıntuzluğu bitkisinden yemek ve çorba yapılırmış. Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları için hazırlattığı ziyafet defterinde kadıntuzluğu çorbasından bahsedilir. Ayrıca Osmanlı dönemindeki kadınlar, bu bitkinin çiçeklerini ezerek krem haline getirip yüzlerine renk vermesi için kullanırlarmış.
Kadıntuzluğu bitkisinden; kadıntuzluğu çayı ve kremi üretilir.
Latince adı ‘Taraxacum officinale’ olan Karahindiba papatyagiller familyasındandır. Tüm Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya olmak üzere dünyanın hemen her yerinde yetişir. Ülkemizde en çok Ege ve Marmara bölgesinde yetişmesine rağmen Anadolu’da da sık sık rastlamak mümkün. Nisan ve Mayıs aylarında bütün tarla kıyılarında, çayırlık alanlarda yetişebilen çokyıllık otsu bir bitkidir. Bazı yörelerde güneyik, çıtlık, arslandişi, radika isimleriyle de bilinir.
İlkbahardan sonbahara kadar çayırları altın sarısı gibi kaplayan rozet halinde göz kamaştırıcı güzellikte çiçekler açar. Daha sonra bu çiçek kömeçleri enteresan biçimde karahindibanın tohumlarını taşıyan beyaz toplara dönüşürler. Bu topçuklar en hafif rüzgârda bile uçuşup çevreye yayılırlar. Bitki böylece etrafa yayılan tohumlarıyla çoğalır.
Türkler on birinci yüzyılda İbni Sina’nın sayesinde karahindibayı keşfetmişlerdir. Batıya yayılımı da Türklerin sayesinde olmuştur. İngiliz folklorunda karahindiba aşkın habercisidir. Genç kızlar çiçeğin tohumlarını yere serperler ve kaç yıl sonra evleneceklerini öğrenmek isterlermiş.
Kendine has acımtırak bir tadı olduğundan zeytinyağı, zeytin, yumurta, yoğurt gibi tatlarla karıştırılarak enfes salatalar yapılabilir. Ege mutfağının meşhur zeytinyağlı yemekleri arasında zeytinyağlı karahindiba yemeği de önemli bir yer tutar. Kurutulan kökü birçok ülkede öğütülüp acı hindiba kahvesi olarak içilir.
Karahindiba bitkisinden; karahindiba çayı, karahindiba yağı, karahindiba tentürü, karahindiba şurubu ve ekstraktı üretilir.
[1]Bitkilerle Modern Tedavi_Dr.Ahmet Toptaş (s100)
[2] www.milliyet.com.tr/karahindiba-cayi-kanseri-yendi-alternatiftip-1504321/
Latince adı “Morus Nigra” olan karadut, dutgiller familyasındandır. Anavatanı Türkistan olan karadut batıda İran, Irak, Türkiye, Akdeniz ülkeleri, Avrupa ve doğuda Çin’e kadar çok geniş bir alana yayılmıştır. Hafif bünyeli toprakları sever. Kışın yapraklarını döken ve soğuğa dayanaklı bir ağaçtır.
Kalın dalları arasından ilkbaharda yeşilimsi renkte çiçekler açar. Hassas ve kırılgan bir kök yapısına sahiptir. Çiçekleri olgunlaştığında harika tatlara sahip karadut meyvelerine dönüşür. Farklı aroması ve hafif ekşimsi tadıyla damaklarda derin bir lezzet bırakır. Hemen her türlü tatlı yapımında kullanılabilir. Kremaların sosunda, pastaların içinde, dondurmalarda, reçel, pekmez ve hoşaflarda değişik biçimlerde tadını özgürce sergiler.
Karadut ağacı, şiirlere, şarkılara ve öykülere konu olmuş bir ağaçtır. Mitolojik öyküde anlatıldığına göre birbirlerine âşık olan Tispe ve Piremus’un aşkları uğruna öldüklerini gören tanrılar, bu aşkı ölümsüzleştirmek için Piremus’un kanını ağacın meyvelerine, Tispe’nin gözyaşlarını ağacın yapraklarına vermişlerdir. Karadut meyvesinin (Piremus’un kan lekesi) lekesini bu yüzden yalnızca karadut yapraklarının (Tispe’nin gözyaşları) temizlediğine inanılır.
Karadut yaprağı bitkisinden; karadut yaprağı çayı ve tentürü üretilir.
[1] http://www.bitkiseldermanlar.com/bitkiler/karadutun-faydalari.html
Latince adı “Lavandula stoechas” olan Karabaş otu, ballıbabagiller familyasındandır. Anavatanı Akdeniz bölgesidir. Kuraklığa dayanıklı bir bitkidir. Ülkemizde İstanbul, İzmir ve Edirne’de yaygın olarak yetişir. Fransız lavantası ismiyle de bilinir. Mis kokusuyla cezp edici bir etkiye sahiptir. Mor çiçeklerin arasından sonradan açan eflatun renkli minik çiçekler bitkinin üzerine kelebekler konmuş gibi harika bir görünüm yaratır.
Karabaş otu bitkisinden; karabaş otu çayı, karabaş otu yağı, karabaş otu tentürü, karabaş otu sabunu, karabaş otu şampuanı ve kremi üretilir. Ayrıca içeriğindeki uçucu yağların zenginliğiyle çok çeşitli ilaçların muhteviyatına girmiştir.
Uygun şartlarda kurutulan karabaş otu, ağzı kapalı bir kapta, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 1 yıldır.
Latince adı “Valeriana Officinalis” olan Kediotu, kediotugiller familyasındandır. Köklerin salgıladığı bulandırıcı koku tüm kedilerin hoşuna gittiğinden toprağı kazıp bitkinin kökünü çıkardıkları için bu isimi almıştır. Bütün Avrupa, orta Asya ve Japonya’nın nemli bölgelerinde yetişmektedir. Ülkemizde daha çok Bursa-Uludağ’da ve Doğu Anadolu’nun sulak çayırlarında yetişir. Beyaz ya da açık pembe renkte muhteşem çiçekler açan çokyıllık otsu bir bitkidir.
Kediotu kökü bitkisinden; kediotu kökü çayı, kediotu kökü yağı, kediotu kökü ekstreler ve tentür üretilir.
[1] Fitoterapi_Prof.Dr.Bayhan Çubukçu, Prof.Dr.Ali H. Meriçli,, Prof. Dr. Afife Mat, Prof. Dr. Günay Sarıyar, Prof. Dr. Nurhayat Sütlüpınar, Prof. Dr. Filiz Meriçli_(s163)
Latince adı “Symphytum officinale” olarak adlandırılan bir hodangiller familyasındandır. Anayurdu Avrasya’dır. Ülkemizde Kuzey Anadolu’da yetişmektedir. Özellikle güneşli, nemli ve azot bakımından zengin bölgeleri sever. Kökleri bir kafese, yaprakları ise eşekkulağına benzemektedir. Bu yüzden bazı yörelerde eşekkulağı olarak da bilinir. Yaz boyunca çiçek açan çokyıllık otsu bir bitkidir.
Çiçekleri topluca bir sapa bağlı olarak sarkık halde bulunur. Geniş bir mızrak şeklinde uzanan yapraklarının uçları sivri, kenarları hafif kertikli, dalgalı, üst yüzeyi yeşil pürtüklü, alt yüzeyi grimsi yeşil ve tüylüdür.
Karakafes otu bitkisinden; karakafes çayı, karakafes yağı, karakafes tentürü, karakafes kremi ve şampuanı üretilir.
[1]www.saglikvakti.com/karakafes-otu-esek-kulagi-ve-faydalari/
Latince adı “Thymus” olan Kekik, ballıbabagiller familyasındandır. Anavatanı Akdeniz’dir. Ülkemizde hemen hemen her bölgede rahatlıkla yetişir. 350’den fazla türü bulunur. Kurak tepe ve dağ eteklerinde rahatlıkla yetişebilen, güzel kokusuyla tanınan, çokyıllık otsu bir bitkidir.
Dünya mutfağındaki en meşhur baharatlardan biridir. Özellikle her türlü et yemeğinin vazgeçilmezidir. Zengin aroması, lezzeti ve kokusuyla her türlü yemeğe müthiş uyum sağlar.
Binlerce yıllık geçmişi bulunan kekiğin ilk kullanımının Antik Yunan’a kadar uzandığı biliniyor. Güzel kokusuyla tapınaklarda tütsü olarak kullanılmıştır. Eski Mısır’da parfüm üretiminde ve mumyalama işleminde kullanılmıştır. Eski Yunanlılar ve Romalılar peynir ve alkollü içecekleri kekikle tatlandırmışlar. Cesaret ve hayranlığın simgesi olan kekik, şövalyelerin kostümlerinde motif olarak işlenerek baş tacı yapılmıştır.
Kekik bitkisinden; kekik çayı, kekik yağı, kekik tentürü, kekik ispirtosu, kekik macunu, kekik merhemi, kekik esansı, kekik sabunu, kekik şampuanı, kekik ekstraktı, kekik ekstresi, kekik kolonyası ve tütsüsü üretilir.
Latince adı ‘çok şifalı bitki’ anlamına gelen ‘Linum usitatissimum’dır. Keten, ketengiller familyasındandır. Anavatanı Türkiye, Mısır, Suriye ve Irak’tır. Günümüzde kültür bitkisi olarak Avrupa, Asya, Amerika’nın Kuzey ve Güney’inde de yetiştirilmektedir. Haziran ve Ağustos aylarında ipek gibi yumuşacık, özgürlük hissi uyandıran masmavi ya da kendine has sarıçiçeklerle yaz mevsimini renklendirir. Lif ve yağ ketenleri olarak sınıflandırılır. Hemen hemen her çeşit toprakta rahatlıkla yetişebilir. Anadolu’da yazlık ve güzlük ketenler olarak dönemsel ekilir.
Lif ketenleri nemli havayı, yağ ketenleri güneşli havayı severler. Keten tohumları kapsülden dövülerek çıkarılır. Elenerek temizlenir. Zahmetli bir süreçten geçirilerek çıkarılan lifler demet haline getirilip havuzlara daldırılır. Bir müddet bekletildikten sonra havuzdan çıkarılarak kurutulur. Kuruduktan sonra taraklardan geçirilip düzeltilir. Yumaklar halinde hazırlanır.
Ketentohumu en eski kültür bitkilerindendir. Neredeyse 4000-5000 yıldan beri insanlık tarihinde yer etmiştir. MÖ. 4. Yüzyılda Eski Mısır’lılardan kalma mabetler ve mezarlar üzerine yapılan resimler bu dönemde keten yetiştirildiğini gösterir. Gürcistan’da bir mağarada bulunan boyalı keten elyafın MÖ.3000 yılına ait olduğu sanılıyor. Halk arasında çeşitli salatalara, yemeklere ve yoğurda katılarak da tüketilir.
Ketentohumu bitkisinden; ketentohumu çayı, ketentohumu yağı, ketentohumu sabunu ve kremi üretilir.Tekstil sanayiinde yün üretiminde yaygın olarak kullanılır.
[1] Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi_Prof.Dr.Turhan Baytop (s262)
Latince adı ‘çok şifalı bitki’ anlamına gelen ‘Linum usitatissimum’’ olan Keten, ketengiller familyasındandır. Anavatanı Türkiye, Mısır, Suriye ve Irak’tır. Günümüzde kültür bitkisi olarak Avrupa, Asya, Amerika’nın Kuzey ve Güney’inde de yetiştirilmektedir. Haziran ve Ağustos aylarında ipek gibi yumuşacık, özgürlük hissi uyandıran masmavi ya da kendine has sarıçiçeklerle yaz mevsimini renklendirir. Lif ve yağ ketenleri olarak sınıflandırılır. Hemen hemen her çeşit toprakta rahatlıkla yetişebilir. Anadolu’da yazlık ve güzlük ketenler olarak dönemsel ekilir.
Birçok arkeolojik çalışma Mezopotamya’da 7 bin yıl önce keten tarımı yapıldığını gösterir. Eski Mısır’da bulunan mezar odalarına yiyecek olarak konulmuş, ketenin yetiştirilişini anlatan resimler bulunmuştur
Öğütülmüş ketentohumu, batıda fırın sektöründe karışık tahıl ekmeklerinin içine eklenir. Keklerde, turtalarda, hamurlu tüm karışımlarda değişik damak tatları elde etmek için yaygın olarak kullanılır. Ayrıca her tür salataya, çorbaya, pilava, yemeğe çeşni olarak katılabilir.
[1] Bitkilerle Modern Tedavi_Dr.Ahmet Toptaş_(s112)
Latince adı ‘Cerasus avium’ olan Kiraz, gülgiller familyasındandır. Anavatanı Hazar Denizi ve Kuzey Doğu Anadolu’dur. Ülkemizdeki anavatanı Giresun olarak bilinir. Kışın yapraklarını döken, ilkbaharda yapraklarından önce pembe ve beyaz renkte çiçekler açan çokyıllık bir bitkidir.
Bulunduğu bölgeye ve ağacın çeşidine göre kiraz meyvesi nisan sonu ile temmuz başı arasında olgunlaşır. Kiraz, yuvarlak biçimli, etli, sulu, hafif lifli, lezzetli ve hoş aromalı bir meyvedir.Kiraz taze yenildiği gibi pastalarda, dondurmalarda ve diğer tatlı türlerinde kullanılır.
Çok çok eski tarihlerden beri insanoğlunun severek tükettiği bu meyve Yunan mitolojisinde doğum ve yenilenmeyi simgeler. Çin’de ölümsüzlüğü... Roma kralı Sezar tarafından Giresun’dan alınıp tüm dünyaya yayıldığı söylenir. O dönem Giresun’un ismi Kerasus (kiraz) imiş. Bir Çin mitosunda tanrıça Xi Wang Mu’nun her bin yılda bir kiraz bahçelerine ölümsüzlük depoladığına inanılır. Kiraz ağaçları kötü ruhlara, kara büyüye geçit vermemesiyle bilinir. Hâlâ yeni yılda Çin’de kapılara kiraz ağacı dalı asılır ve bahçelere kiraz ağacından heykeller yerleştirilir.
Kiraz sapı bitkisinden; kiraz sapı çayı, kiraz sapı kapsülü üretilir.
[1] Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi_Prof.Dr.Turhan Baytop_(s271)
Latince adı ‘Cinchona Pubescens’ olan Kınakına, kökboyasıgiller familyasındandır. Amazon yağmur ormanlarında yetişen doğal bir ağaçtır. Anavatanı Peru ve Bolivya’dır. Sanayi bitkisi olarak Cava, Güney Hindistan, Kolombiya, Seylan, Guatemala, Kamerun ve Kongo gibi tropikal ülkelerde yetiştirilir. Yapraklarının şekli yumurtayı andırır. Keskin kokulu ve bembeyaz çiçekler açan çokyıllık bir bitkidir.
Kınakına bir bitki familyası olmaktan çok daha fazlasıdır. Çöl insanları tarafından ilk kez serinlemek amaçlı ellere ve ayaklara çamurla karıştırılarak kullanılmıştır. Yıllar içinde ellerin tamamına değil de sadece avuç içine yakılmaya başlanmış. Birçok kültürde kınanın nazarı bozduğuna, kötülüğü uzak tuttuğuna ve büyülerden koruduğuna inanılmıştır. Orta Asyalı kadınlar kınayı süslenmek ve kendilerini diğer kadınlardan farklı göstermek için kullanmışlardır. Geleneksel anlamda ülkemizde evlenecek kızlara düğün öncesinde kına gecesi yapılması bir ritüele dönüşmüştür. Dünyanın birçok yerinde kına, güzelliğin, saflığın ve bereketin sembolüdür.
Kınakına bitkisinden; kınakına çayı, kınakına yağı, kınakına tentürü ve kına üretilir.
[1] Fitoterapi_Prof.Dr.Bayhan Çubukçu, Prof.Dr.Ali H. Meriçli,, Prof. Dr. Afife Mat, Prof. Dr. Günay Sarıyar, Prof. Dr. Nurhayat Sütlüpınar, Prof. Dr. Filiz Meriçli_(s49)
Latince adı ‘Herba chelidonii’ olan Kırlangıçotu, gelincikgiller familyasındandır. Anavatanı Avrupa ve Kuzey Anadolu’dur. Ülkemizde Marmara, Karedeniz ve İç Anadolu bölgelerinde yetişir. Daha çok sulak ve gölgeli yerleri sever. Nisan ve Mayıs aylarında sapsarı renkte güzel çiçekler açan çokyıllık otsu bir bitkidir.
Kırlangıçotu bitkisinden; kırlangıçotu çayı, kırlangıçotu tentürü, kırlangıçotu şurubu ve kırlangıçotu merhemi üretilir.Tekstil sanayisinde koyu bej yün boyası elde edilir.
Latincesi ‘Agrimonia Eupatoria’. Koyun otu gülgiller familyasındandır. Anavatanı İngiltere olarak bilinir. Kanada, ABD ve Kuzey Avrupa ülkelerinde de doğal olarak yetişmektedir. Ülkemizde hemen hemen her bölgede rahatlıkla yetişebilir. Koyu yeşil yapraklı, uzun dalları üzerinde küçük sarıçiçekler açan çokyıllık otsu bir bitkidir.
Çalılık alanları, yol kenarlarını, alkali toprağa sahip yerleri sever. Tohumları kalın olduğundan filizlenebilmesi için soğuk havaya ihtiyaç duyar. Meyveleri çengeli andırır. Tadı acımtıraktır. Bazı yörelerde kızılyaprak, fıtık otu, kasıkotu isimleriyle de bilinir.
Koyun otu bitkisinden; koyun otu çayı, koyun otu ekstresi üretilir.
[1] Bitkilerle Modern Tedavi_Dr. Ahmet Toptaş_(s118)
Latince adı ‘Teucrium chamaedrys’ olan Kısamahmut ballıbabagiller familyasındandır. Anavatanı Akdeniz’dir. Ülkemizde hemen hemen her bölgede rahatlıkla yetişir. Bazı yörelerde Dalak otu, Meşecik, Acı yavşan otu, Mayasıl otu, Meryem otu, Yer meşesi, Yer palamudu, Er kurtaran, Kumacu otu olarak da bilinir. Çalı görünümlü, tüylü çokyıllık otsu bir bitkidir.
Yüksek tepeleri, dağ eteklerini, yol kenarlarını, orman diplerini çok sever. İlkbaharda güzel kokulu pembecik çiçekler açar. Acımtırak bir tadı ve hafiflik hissi veren yumuşak bir kokusu vardır. Son yıllarda adını sıklıkla duymamızla birlikte bitki Ortaçağ’dan beri çeşitli kültürler ve halklar tarafından kullanılmıştır.
Kısamahmut bitkisinden; kısamahmut çayı, kısamahmut yağı, kısamahmut tentürü ve merhemi üretilir.
Uygun şartlarda kurutulan kısamahmut otu, ağzı kapalı cam bir kavanozda, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 1 yıldır.
[1] Türkiye’de Bitkilerle Tedavi_Prof. Dr. Turhan Baytop (s268)
Latince adı ‘Rosa Canina’ olan Kuşburnu, gülgiller familyasındandır. Anavatanı Batı Asya ve Anadolu’dur. Ülkemizde Akdeniz, Marmara, Ege bölgelerinde doğal koşullarda yetişir. Bazı yörelerde Yabangülü, Şillan, Deligül, Gülburnu, Gülelması isimleriyle de bilinir. Çok sayıda türü bulunur. Güzel kokulu çiçeklerinin rengi türüne ve yetişme şartlarına göre beyaz, pembe, kırmızı ve sarı olabilir. Dikine büyüyen çokyıllık çalı görünümlü bir bitkidir.
Parlak kırmızı renkte, minik yumurtamsı görünümüyle meyveleri dikkat çekicidir.Bu meyvelerin tadı mayhoş, ekşimsidir. Hemen her türlü kek, tatlı ve pastalarda değişik aromasıyla zengin tatlar için kullanılabilir. Kuşburnu meyvelerinden reçel, marmelat ve hoşaf da yapılır.
Kuşburnu, çiçeklerinin kendine has güzellikte kokusuyla Ortaçağ’da parfüm üretiminde de kullanılmıştır.Bitki 1800’lü yıllarda Çin’den Avrupa’ya getirilmiştir. Ortaçağda iyi şansın, güçlülüğün simgesi olarak anılır. Tütsüsünün yakılmasının kötü talihi uzaklaştırdığına inanılmıştır. Bahar şenliklerinde evlerin kuşburnu çiçekleriyle süslenmesi bir ritüel halini almıştır.
Kuşburnu bitkisinden; kuşburnu çayı, kuşburnu yağı, kuşburnu ispirtosu, kuşburnu kolonyası, kuşburnu tentürü, kuşburnu ekstresi, kuşburnu ekstraktı, kuşburnu kremi, kuşburnu sabunu ve şampuanı üretilir.
Tedavi amaçlı kullanımında mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
[1]Fitoterapi_Prof.Dr.Bayhan Çubukçu, Prof.Dr.Ali H. Meriçli,, Prof. Dr. Afife Mat, Prof. Dr. Günay Sarıyar, Prof. Dr. Nurhayat Sütlüpınar, Prof. Dr. Filiz Meriçli_(s133)
Latince adı ‘Lycopodium clavatum’ olan Kurtpençesi otu gülgiller familyasındandır. Anadolu, Avrupa ve Kuzey Amerika’da yetişir. Ülkemizde Trabzon, Rize, Çoruh dağlarının nemli kısımlarında sıkça rastlanır. Bulanık yeşil renkli bir bitkidir. Yaprak koltuklarında çok sayıda beyaz ve kırmızı benekli çiçekleri bulunur. Gövdesinden çıkan incecik, zarif köklerle toprağa tutunur. Her dem yemyeşil olan çokyıllık otsu bir bitkidir.
Avusturya ve Almanya’da doğayı koruma yasası kapsamına alınmıştır. Bazı yörelerde kurtayağı, kurttırnağı, yılankökü, çıyancık, çıyan otu isimleriyle de bilinir.
Yapılan arkeolojik kazılarda Crock Hey Madeni, Wigan, Lancashire, İngiltere’de Karbonfier döneminden kalma 330 milyon yıl öncesine ait kurtpençesi fosili bulunmuştur. Fosil günümüzde yaşayan kurtpençesi otlarıyla benzerlik gösterir. Kurtpençesi tozu eskiden hapların birbirine yapışmaması için kutulara serpiştirilirmiş. Doğu Avrupa ülkelerinde kuluçka dönemindeki kümes hayvanlarının altına sporları serpiştirilirse yumurtadan civciv çıkmayacağına inanılırmış.
Kurtpençesi bitkisinden; kurtpençesi çayı, kurtpençesi tozu ve kurtpençesi tentürü üretilir.
Tedavi amaçlı kullanımında mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
[1] Bitkilerle Modern Tedavi_Dr.Ahmet Toptaş_(s120)